30 Kasım 2008 Pazar

GÜZEL BAŞLADI KÖTÜ BİTTİ

Cuma akşamı çok sevdiğimiz halamızın çok sevdiğimiz kızları Tuğba ve Pınar bize geldiler ve kaldılar. Çocuklar o kadar heveslilerdi ki onlar gelecek diye okuldan gelince kıyafetlerini değişmediler, böyle de görsünler kendilerini diye

Akşamımız, gecemiz ve sabahımız çok neşeli ve hareketli geçti. Çocuklar öyle çok seviyor ki hem misafiri hem de kendileriyle ilgilenen böyle tatlı ablaları. Her işte onlara soruyorlar, onay alıyorlar.
Pınar ablamız işe gitmek zorundaydı. Benim de öğretmen arkadaşlarımla kahvaltı randevum vardı. Ayrıca akşama da yemeğe misafirim ama yabancı değil annemler ve babaannemler.
10:30 da çıktık evden Tuğba bizimle geldi, arkadaşlarla buluşup davetli olduğumuz eve gittik.



Otobüs durağında tanışan Aslı ve Burak, hemen kaynaştılar...


Güzel bir kahvaltı soframız vardı her ne kadar evde kahvaltı ettiysek de o güzel sofrada yeniden atıştırdık. Ama en güzeli de ud eşliğinde dinlediğimiz ve söylediğimiz şarkılardı. Güzel çocuklarım beni hiç üzmedi orada, onlara ayrılan odada verdiğim kağıtlara resim ve yazı yazarak oyalandılar, bazen gelip bizimle şarkı dinlediler ,Burak'la oynadılar. Uslu durmalarının ödülü olarak çıkışta onları Cevahir'e götürdüm, tabii onlara böyle birşey demedim her usluluğa böyle ödül bulamayabilirim.



Cevahir'deki Atlantis oyun alanında Tuğba ablamızla 2 değişik oyuncağa bindik ,her ne kadar en son bindikleri trenden pek memnun kalmasalar da havaları iyiydi.Aslı hanım zaten zor memnun olan bir kız, onun esas istediği hızlı trene kendisini almayınca çok sinirlendi ve üzüldü,uzun bir süre de onun mızmızlığı devam etti.

Cevahir'den çıktığımızda yağmur hızlanmıştı.Tuğba'dan ayrıldık ve otobüse bindik.Aklımıza hamburger yemediğimiz geldi ve evimize yakın hem de oyun alanı olan hamburgerciye gidip 1 saate yakında orada kaldıktan sonra evimize döndük. Ama ne dönüş ben hemen mutfağa çünkü sabah çıkmadan sadece çorbayı yapmıştım.Hemen pırasayı ayıklayıp düdüklüye attım ve eti pişrmeye başladım.Salata yaptım, pilavı koymadan annem geldi.Ama herşey hazırdı babam ve dedem geldiğinde, keyfimiz yerinde Allah'a şükür sohbet ede ede akşam geçiyor derken bir ağlama 'Kulağım ağrıyor...' sahibi ise Aslı. Bütün gün ısrarlarıma rağmen 'kafam terliyor' bahanesiyle şapka takmamıştı ve zaten pazartesiden beri devam eden bir öksürüğü ve burun akıntısı vardı.

Kulağı ağrıdığı için sürekli ağlayan kardeşine hayvan taklitleri yaparak , onu güldürmeye çalışan Alperen.
Gecemiz maalesef bu kulak ağrısı yüzünden kötü geçti.Gece 1:30 da hala ağlıyordu Aslı uyuyamıyordu ağrıdan tabii ki calpol,kulak damlası ve antibiyotik devreye sokuldu ama artık biz de bitmiştik hem yorgunluktan hem de uykusuzluktan en son 04:30 da yanımda yatarak yeniden uykuya daldık.
Pazar sabahı Allah'tan çok şükür iyi kalktı, biz de havada biraz güneş gördük ya yazlık eve gittik ama tamamen iş icabı alacaklarımız vardı, bir de tabii eve bakıp döndük.
Haa bu arada sattığımız arabamız yerine aldığımız arabadan çocuklar çok memnun.Arkada koltuğu olamayan Dablo'dan aldı eşim , çocuklara da bayram arkaya halı serip üzerine yatıyorlar, dönüş yolunda bütün yolu uyuyarak geldiler.
Allahım sen herşeyin hayırlısını bilirsin, bize de hayırlısını göster.







27 Kasım 2008 Perşembe

İYİ Kİ DOĞDUN HALA



Bugün Nursel halamızın doğumgünü.
Okul çıkışı babam bizi aldı ve süpriz yapmak üzere yola çıktık.
Hediyemizi aldık, pastamızı yaptık ve gittik babaannemlere.
Zaten 10 gündür gitmiyorduk iyi bir süpriz oldu. Şaşırdılar , onlar da unutmuş halamın doğumgünü olduğunu, iyi oldu.Hepberaber eğlendik.
Ama haftaiçi olduğu için tabii herkesin ödevi vardı, erken ayrıldık.

Nice yıllara halacım...

23 Kasım 2008 Pazar

HAFTASONUMUZ-3

Bu haftasonu tatilimizi öğretmen arkadaşım aslında çocukluk arkadaşım( şimdi çocuklarımız arkadaş) Berrak öğretmen yönlendirdi. Telefon edip 'Profilo 'da Pınar'ın ücretsiz tiyatrosu var beraber gidelim mi ?' deyince , durur muyum. Hemen hazırlanıp çıktık çünkü 10:45 de orada olmak gerekiyordu. Tiyatro çok profesyonel hazırlanmıştı, çocuklar zaten beğendi, biz bile beğendik hele o kostümler süperdi...


Pür dikkat, hiç sıkılmadan seyrettiler.




Sınıf arkadaşları:Alperen ve Ecem
Tiyatro çıkışı Berrak'lara gittik. Çünkü pazartesi günü Öğretmenler günü için hazırladığımız kutlama programı için yapmamız gerekenler vardı.İkimizde tören komitesinde olduğumuz için bazı süprizler hazırladık arkadaşlarımıza.



Çocuklarımız ilk defa hepsi böyle biraraya geldi ama maşallah yadırgamadan çok iyi anlaştılar.
Güzel güzel oynadılar.
Favori oyunları hırsız-polis oyunu idi. Ecem'in polis seti takımı vardı çünkü.Alperen'in de pek ilgisini çekti.

Giderken Ecem o polis setini Alperen'e hediye etti. Alperen mest tabii, iki gecedir başucundan ayırmıyor, nereye gitse yanında. Evde de Aslı ile oynamaya devam... Teşekkür ederiz Ecem...
-Büyüyünce ne olacaksın?
-Polis


Pazar sabahı dayımlar kahvaltıya geldi sağolsunlar çok memnun olduk. Dayım çocukları çok sever ama biraz sert görünüşlü olduğu için bizimkiler çekinirler.

Canım dayıcım, Aslı'yı güldürsün diye oyun hamurunu burnuna takıp kızımla oynadı.


Eğitim konusunda ender gördüğüm hassasiseyete sahip insanlardan olan yengem, Alperen'in defter ve kitaplarını kontrol edip, okuttu. Oğlum yengesinden tam not aldı. Bir de şu öğretmen çocuğu olma yükü olmasa sırtında. Canım oğlum kendi başarısı bile 'tabiii olacak ne de olsa öğretmen çocuğu.' diye etiketleniyor. Şimdibelki pek aklı ermiyor ama ben olsam çok sinir olurdum. Çünkü inanın evde öğretmen sıfatımın ö'sü yok. Çocuk evde bana o gözle bakmıyor ki , o beni anne diye tanıdı ilkten.


Dayımlardan sonra hava kuru diye çıktık dışarı biraz soğuktu ama olsun. Ne zamandır çocukları Taksim-Tünel güzergahındaki tarihi tramvaya bindirmek istiyorum.Oraya gittik, bindik çok yadırgadılar. Bütün trenlerin ve metroların dedesi bu dedim, hepsinden önce bu vardı.Çok hoşlarına gitti, 'tramvay dede' demeye başladılar.Gerçekten çok güzel bir noostalji, yolun sonuna kadar gidip Galatasaray'a kadar geri dönüp, Taksim'e yürüyerek döndük.
Çocukların karnını söz verdiğimiz gibi oyun alanı olan bir hamburgercide doyurup evimize döndük, elhamdülillah.







20 Kasım 2008 Perşembe

BİR TARİF DE BENDEN

Mahlepli kurabiye çok severim , canım da çekiyordu akşama da misafir vardı yapayım dedim.

Ay yıldız özel ilgi alanım

Merak edenler için işte tarifi:
1 paket yağ (oda sıcaklığında)
1 çay bardağı yoğurt
1 çay bardağı sıvı yağ
3 kaşık şeker
1 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı mahlep
aldığı kadar un
ele yapışmayan yumuşak bir hamur olana kadar azar azar un katınca kıvamı bulursunuz.
Tabii üstüne de yumurta sarısı. Afiyet olsun.
Benim tepside gördüğünüz miktar bu tarifin yarı ölçüsüyle yapılmıştır.

Çocuklar sabah uyurken yaptığım için mis gibi kokuya uyandılar ve o sabah yeni pişmiş sıcacık kurabiyelerle kahvaltı yapmak istediler. Ben de kırmadım tabii...




18 Kasım 2008 Salı

SINIF GEZİMİZ


1.sınıf olarak ilk gezimizi dün gerçekleştirdik. Şişli Anadolu Lisesi'nin spor salonunda Çanakkale Savaşı'ndan kalan eşyalar sergileniyordu.

Sırayla büyük bir merakla inceleyerek gezdik, çok beğendik. Herşey eski ve kırıktı.


O kadar komiktiler ki herşeye bakışları, inceleyişleri o kadar komikti ki. İlk defa tarihi eşyalar gördükleri için algılayışları çok değişikti, görülmeye değer.




15 Kasım 2008 Cumartesi

DOLMABAHÇE SARAYI

Bu hafta Aslı'nın öğretmeni ameliyat olduğundan evdeydi ama sürekli benimle okula gelmek istedi kabus gibiydi benim için evden çıkmak çünkü biz neden Alperen'le gidiyormuşuz ya o da gelecekmiş ya da Alperen de evde kalacakmış. Neyse 1 günlük benimle gelebileceğini söyledim zaten mecburdum da annem kursa gidecekti yani bakacak kimse yoktu. Bir mutluydu ki sormayın ,beden eğitimi dersinde kendini buldu o da diğer öğrenciler gibi kaptırdı kendini oyuna.
Eniştem ve Aslı hanım açılışta...



Bu açılış da ne diyenler için...

Sınıf gezim olduğu gün Belediye başkanımız Mustafa Sarıgül'ün kreş açılışı vardı.

Biz de öğrenci ve velilerimle ve tabii çocuklarımla önce bu açılışa katıldık sonra belediyemizin bize ücretsiz tahsis ettiği servislerimize binip Dolmabahçe Sarayı'na gittik. Tabii Aslı ve Alperen o gün okula gitmediler.



Mustafa Sarıgül öğrencilerimin yanına gelip onlarla selamlaştı ve okulumuzun inşasının 15 ocakta biteceğini müjdeledi.




O dillere destan Dolmabahçe Sarayı...
Aslında daha çok yazmak isterdim ama öğrencilerimle yaptıklarımızı anlattığım
www.mutluogrenciler.blogspot.com adresinden okumanızı istedim. İsim fikrini Ayşe'den esinlendim Allah razı olsun.


Her salonun bir adı vardı.

Bu da Kırmızı Salon. Herşey simetrik ve o kadar ihtişamlı ki gözlerimizi alamadık hemen , uzun uzun inceledik tabii sadec uzaktan bakarak.



Ayrılmadan biz de birer hatıra resmi çektirdik.

Yanımızdaki de Alperen'in illa birlikte olmak istediği öğrencim Yunus Emre.



Bugün babam hasta diye annemlere gittik.

Afacanlar hemen dayılarının odalarına daldılar ve yazı tahtasına herkes bildiklerini yazmaya başladı. Alperen öğrendiği kelimeleri ,Aslı da mecburen sayıları.




Allahım her günümüzün şükrünü eda edebilenlerden eyle



9 Kasım 2008 Pazar

HAFTASONUMUZ-2

Abisi kardeşine okumayı öğretiyor.
Hani seneye öğrenecekmiş ya şimdiden hazırlıyormuş.
Alperen okuyor, Aslı tekrar ediyor , çok komiklerdi fark edilene kadar seyrettim.
Cumartesi yeterince gezince akşamını evde geçirmeye karar verdik.
Tabii evde olunca ailece oyun oynadık.
Çocukların en sevdiği oyun körebe oynadık, çok güldük.
Çocuklar hızını alamadı özellikle Alperen her oyunun sonunda
bir güreş istiyor babasından.
Babası yorgunsa benden ister ,sanki güreş yapmazsa doyuma ulaşmıyor.
Aslı da abisinden gördükçe o da sevdi bu güreş oyununu ,bayağı bir saldırıyor artık.

Pazar günü biraz güneş görünce yine yazlık eve gittik.
Oradaki bir alış-veriş merkezinin önünde salto dedikleri bu oyun aracını görünce Aslı dayanamadı ve binmek istedi. Zaten trambolin sevdalısı olarak buna da hevesleneceğini tahmin etmiştim.
Alperen yanımızda değildi o an yoksa kesin o da isterdi.
Çok eğlenceli, bastıkça yükseliyorsun,uçuyorsun sanki, ben bile heveslendim ama tabii bazı sıfatlarımdan dolayı heveslendiğimle kaldım...


Alperen'e mangal dedin mi birinci hevesli hem yakmaya hem pişirmeye.
Benim hep yardımcım bu konuda.



Bahçemizdeki meyve söleni Allah'a şükür devam ediyor.
Bu da mandalina ağacımız...




Sonbahara inat hem çimenlerimiz yeşil hem de çiçeklerimiz hala açıyor.
Sardunyalar bahçedeki favori çiçeğim...



Allahım herşeyimiz sana emanet ,sen herşeyin en iyisini bilirsin.




3 Kasım 2008 Pazartesi

HAFTASONUMUZ


Cuma günü ay sonu olduğundan Aslı'ların sınıfında en uslu, düzenli ve kurallara uyan öğrenci seçimi olmuş.
Veee öğretmeni Aslı'ya yıldız ve çikolata vermiş. Çikolatayı özellikle söylüyor Aslı hanım çünkü kendisinden sonra gelen arkadaşına herhalde ikinci oluyor gülen yüz ve çikolata, ondan da sonra gelene sadece çikolata verdi diye anlatıyor.
Tabii gururlanıyor insan , biz de yıldızını odanın kapısına yapıştırdık ve hemen hadef de verdik bakalım yıl sonunda kaç tane olacak diye.
Cumartesi yine yoğundu, büyük görümcem Sevim abla geldi kızı Pınar'la. Güzel bir gün geçirdik ama resim çekmeyi unutmuşum. Aynı gün babannem yarı taşındı sayılır evine onun işlemleri vardı annem, babam, Aysel halam ve oğlu Burak taşınmaya yardıma gitti. Ben de hava çok güzel diye Alperen'i de onlarla gönderdim. Hem hava alır hem de kendini işe yaramış hissiyle tatmin olur diye. Çünkü çok seviyor kendinden büyük işler yapmayı tam da öyle olmuş bir sürü eşya taşımış o haliyle.
Akşam yemeğine de Aysel halamlara davetliydik annemlerle beraber.Yolda giderken reklam terlikler önce Aslı'yı kokuttu ama el sıkışınca sevdi hatta resim bile çektirmek istedi.
Bütün yorgun savaşçılar halamlarda buluştuk, güzel bir balık partisi verdik ama yine resim yok.



Bu arada arabamızı sattık daha farklı bir model almak istiyor eşim işi dolayısıyla. O yüzden bu pazar yazlık eve babamlarla gittik. Ve giderken babamın kaporta dükkanına da uğradık. Çocuklar daldı içeri bir merakla ve çarpık arabaları görünce çok şaşırıp, incelemeye başladılar.




Pazar günü hava çok güzeldi ama babaannemin evini yerleştirdik mecburen pek havanın güzelliğini yaşayamadık.Ama sabah kahvaltısını bahçeye nazır balkonda açık havada yapmaya bile değer.
Allah bu günlerimizi aratmasın.