29 Aralık 2008 Pazartesi

İSTANBUL'A KAR YAĞIYOR

Sonunda beklenen ve özlenen kar İstanbul'a da geldi.
Çocukların sevinç kaynağı, oyun aracı ,yılda belki 1-2 kez yaşayabildikleri zevkli dakikalar yumağı.....
Tabii İstanbul gibi bir şehirde bizler için trafik ve yol işkencelerinin artma sebebi, sokakta kalanların ve çalışanların da donma sebebi.
Ama Yaratanın Kuddüs ve Şafi isimleriyle yeryüzüne tecelli edişi bu kar yağışı.

Okuldan dönerken yakalandık ilk kar yağışına.
Ecem ve Alperen karlar altında...

Evde kumbarasındaki bozuk paralarla oynamaya bayılır.
En çok da onlardan şekiller yapmayı.
Ev yapar benim oğlum bacası tüten...

Ayrıca ilgilenen ve düşüncesini ifade etmek isteyenler için:www.ozurdilemiyorum.net




28 Aralık 2008 Pazar

HAFTASONUMUZ-6

Cumartesi günümüz hareketliydi, hangi cumartesi sakin ki...
Ama bu sefer evimizdeydik ve misafir glecekti daha doğrusu bir veda partisi düzenledik.
Babaannem pazar günü taşınacaktı ve cumartesi halam ve kuzenim Funda babaanneme evi toparlamaya yardıma geldiler.Zaten 2-3 haftadır eşyalar toplanıyordu son toparlanmalar da bitti ve pazar büyük gün.
Ben de üst komşumuzu (31 yıldır komşumuz), babannemi,halamı ,Funda ve diğer kuzenimin eşi Asiye ve kızlarını davet ettim babannemi uğurlamak için.
Çocuklar eve misafir gelince çok mutlu oluyorlar.
Dün akşamdan hazırlandım, sabah da temizlik, börek ve salatayı yaptım.
Bütün toparlanma bitince geldiler yorgunluk attılar.Hep beraber sohbet ettik, eğlendik.
Daha sonra da bağışladığımız kurbanların kimleri sevindirdiğine dair sunumları seyretmek için bir seminere davetliydim.
Afganistan'daki 15.000 aileye ulaşan bağışlarımızı seyrederken onların mutluluğuna ortak olduk.
Allah sebep olanlardan ve oralara gidip ulaştıranlardan razı olsun.


Bugün pazar, büyük gün ,sabah geldi nakliyeciler ve babaannem taşındı ya da taşıdık.
Alperen'i babasıyla evde bırakarak Aslı'yı alıp ben de gittim.
Alperen için çok iyi oldu bütün gün evde baba-oğul çok güzel vakit geçirmişler; film seyretmişler, yemek yemişler, kitap okumuşlar,oyun oynamışlar v.s.
Bir de aralarında çok komik bir dialog geçmiş:
alperen:baba sen asker de komutan mıydın?
babamız:evet oğlum.(değil di aslında)
alperen:baba sen iş yerinde patron musun?
babamız:evet oğlum.(bu doğru)
alperen:ooo baba senin de keyfin keyf
asker de komutan,işte patron, evde babasın ne güzel
Bu çocukların bakış açısı gerçekten farklı, anlatınca eşim ikimiz de çok güldük.


Babaannemi bir güzel yerleştirdik ama çok yorulduk tabii. Ve daha da yerleştirecek bir sürü eşya vardı.Annem orada kaldı babamla, yarın devam edecekler. Babaannem biraz tezcanlıdır, bu gece de bitirebilirler belli olmaz. Ama taşındığı ev gerçekten çok güzel daha önce resimlerini sizlerle paylaşmıştım. Darısı herkesin başına. Eve döndüğümüzde Alperen bizi çok özlemişti, en çok da arkadaşı-kardeşi olan Aslı'yı hemen üstüne atlayıp, saldırdı, sarıldı.(sevgi gösteri kendince)
Allahım hiç bir kardeşi ayırma...

22 Aralık 2008 Pazartesi

HAFTASONUMUZ-5

Cumartesi sabah önce biraz ödev yaptıktan sonra annemin semineri vardı.
Biz de onunla gittik ve uslu durup güzelce dinledik.
Akşam da babamın amcasının oğluna gittik, bayramlaşma devam ediyor.
Gittiğimiz evde üç abi vardı, biz erkek erkeğe bir odaya girdik.
Kızlar da başka bir odaya...
Çok eğlenceli bir akşam oldu, hiç ayrılmak istemedik...

Annem yanından ayırmadığı okuma kitaplarını
önüne her gelenle bana okutturuyor...
Bilmem ki bu işkence ne zaman bitecek.?!
Otobüste,arabada,misafirlikte nereye gitsek her an yanında.Sabah annemler görmeden aldık elimize fotograf makinasını biraz da biz çektik.

Pazar günü hava yağışlıydı malum, önce biraz evde keyif yaptıktan sonra, alış-veriş merkezine gittik.Çocukları eğlendirmek için daha uygun bir yer daha gelmedi aklımıza, aslında bir ev gezmesi de eklemek istedik ama babamızı ikna edemedik.

Sonra eve gelip internetten ailece bir aksiyon filmi seyrettik, bu yeni tutkumuz çocukların çok hoşuna gidiyor.

19 Aralık 2008 Cuma

HER TELDEN BİR CUMA

Annemin öğrencileriyle bugün Rahmi Koç Müzesi'ne gittik. Gerçekten çok güzeldi, o kadar çok araba, tekne, bisiklet ve makinalar vardı ki çok hoşumuza gitti.
Uçak ve çift katlı otobüsün içine girdik.Tekneleri inceledik ve ev eşyalarının çalışma şekillerini gördük.


Babam bize yüksek sandalye getirmiş, çok hoşumuza gitti. Hem oturuyoruz, hem üstüne çıkıp heryere yetişiyoruz hem de oyun oynuyoruz, çok zevkli.
Akşam babamla çok sevdiğimiz balık kızartma oyunu oynadık sırayla,
çok eğlenceliydi.

Arkadaşım Yasemin öğretmene yetiştirdiği yavru çiçeklerden bir tane bana da hediye ettiği için çok teşekkürler.
Bakalım ben de onun kadar başarılı büyütebilecek miyim?



15 Aralık 2008 Pazartesi

TATİLİN GERİ KALANI

Çok gezdik artık biraz da ödev yapma vakti geldi galiba...



Bayramın dördüncü günü babam artık çalışmaya başladığı için biz de annemle başka planlar yaptık. Bugün annemin iki öğrencisini ziyaret ettik.

Önce yeni kardeşi doğmuş olan Esra'yı ziyaret ettik ama resim çekmeyi unuttuk maalesef.

Oradan çıkıp Uğurcan'a gittik. Her ikisiyle de güzelce oynadık.

Misafirperverlikleri için ayrıca teşekkür ederiz.


Akşam annemi bize çağırıp çocukların yanında kalmasını istedim, bir ufak kaçamak da biz yaptık şöyle Beşiktaş'a doğru. Çarşısını gezdik, sahilde bir cafede oturduk, iyi oldu bizim için sonra eve dönmedim tabii benim günüm Allah'a şükür öyle kolay bitmez sonra eşimi eve bırakıp annemler ve çocuklarla babamın dayısına gittik bayramlaşamaya.


İki katlı otobüsün manzarası da bir başka yani...


Cuma günü halamızın oğlu Furkan abimizin doğumgünü için babaannemlere gittik.Annem de biz seviyoruz diye Taksim'den Fatih'e çift katlı otobüsle götürdü.


Furkan abimizi çok seviyoruz ve yeni yaşını bir kez daha kuluyoruz.

Ailece yapılan toplu kutlamalar bizi çok mutlu ediyor.


Cumartesi sınıf arkadaşım Ecem ve kardeşi bize geldi.

Bol bol oynadık ama daha çok resim yaptık; sulu boya, pastel boya her telden...


İlkokul arkadaşım hem de şimdi aynı okulda öğretmenlik yaptığımız Berrak ve kızlarını davet ettim. Hem de çocuklarımız aynı sınıfta. Güzel, hoşsohbet bir gün oldu.Çocuklar oynadı biz sohbet ettik, hiç üzmediler bizi. Her zaman bekleriz.


Bahçemizde güller hiç solmaz...


Bahçe temizliğinde dedemize yardım ettik.

Ne çok yaprak dökülmüştü...


Pazar günü kayınvaldem Avcılar'da oturan kızkardeşine gitmek isteyince biz de bari yazlığa uğrayalım dedik.Annemler zaten oradaydı babaannemin yeni evine yerleştiler geçici olarak mecburen.Kardeşimin yeni işi sebebiyle.Biraz bahçeye biraz babaannemin evinde zaman geçirip hava alıp, kayınpederimi de alıp Avcılar'daki teyzenin evine geldik.İki saate yakın da orada sohbet edip evimize doğru yol aldık.Daha bitmeyen ödevlerimiz vardı maalesef.
Evde her akşam böyleyiz.
Hem okulda birbirimiz özlüyoruz hem de böyle boğuşmacalı oyunlar çok hoşumuza gidiyor.

Allahım daha nice böyle mutlu huzurlu bayramlara kavuştur bizleri...


11 Aralık 2008 Perşembe

İZNİK GEZİMİZ

Bayramın 3. günü babamlarla sözleştik İznik'e gitmek için.
Çok seviyoruz İznik'i nedense ve senede en az 1 kere gideriz.
Sabah 9'da hazırlanıp düştük yollara,
Allah'tan yollar bomboştu çabucak gittik.Öyle olunca yol üstlerinde mola verdik.
Yoksa babam çabucak varmak için pek durmaz.
İlk mola yeri Değirmendere sahilinde bir çay bahçesi,
hava çok güzeldi
biz de denize nazır çaylarımızı yudumladık.
Bir sonraki mola yeri: İznik Gölü'nü tepeden güzelce seyretmek için Kartaltepe

İznik; Bizans,Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalma birçok tarihi eserlerle dolu
Resimlerin herbiri başka bir tarihi eser, girip namaz kıldık çocuklarla camilerde



Bu camiyi özellikle resimledik çünkü harika bir ahşap işçiliği vardı,
15.yy 'dan kalma bir Osmanlı camisi


Çininin merkezi diyebiliriz İznik için
Süleymen Paşa medresesi hala çini öğrencileri yetiştiriyor,

orada el yapımı özel çiniler bulabilir ve satın alabilirsiniz.
Tabii her el emeğinin maliyeti farklı.

Biz de medreseyi gezerken orada çini bir tabak süslemesi yapan abla bulduk ve hemen başına gidip nasıl güzel boyadığını seyrettik ve biraz bilgiler aldık. Boyandıktan sonra sırlanıp 900 derecelik fırınlarda pişiyormuş bu el emekleri.


Eee bütün İznik'i aç karnına gezecek değildik ya.
İznik'in en lezzetli, en güzel ve en kalabalık restaurantı İmren Köfteci'de ziyafet çektik. Köfteleri kadar bol kaymaklı ekmek kadayıfını da şiddetle tavsiye ederiz.
Teyzemler, kuzenim ve eşiyle İznik'te buluştuk. Köftelerin lezzetini anlatınca dayanamayıp bizden sonra İstanbul'dan geldiler.Beraber gezmeye başladık.

Güneşin batışını İznik Gölü kenarında seyredip, İstanbul'un yolunu tuttuk.


Güzel çocuklarım yol boyunca hiç zorluk çıkarmadılar.
Bol bol resim yapıp, ev tutma oyunu oynadılar(Benim bir evim var bir baba, bir anne, bir oğlan, bir kız diye sorulan.)
Arada bir 'Ne kadar da uzakmış, git git bitmiyor'dedilerse de gezmeyi , yeni yerler görmeyi sevdikleri için çok uzatmadılar.


Hiç yorulmamış gibi eve geldikten sonra da benden ev etkinliği yaptırmamı istediler. Ben de özel bir pastel boya çalışması olan resimde gördüğünüz etkinliği yaptırdım
ve çok sevdiler.
Kendi öğrencilerime de yaptırdığımda aynı bizimkiler gibi
'aaa ne güzel rengarenk çıkıyor.'
diye sevinmişlerdi.
Resimlerimiz hemen odamızın kapısına yapıştırıldı.


Allahım her günümüzü böyle mutlu ve huzurlu geçirmemizi nasip et.






9 Aralık 2008 Salı

KURBAN BAYRAMI GEZİLERİ

Kurban Bayramınız Mübarek Olsun...
Hangi gezimizden başlasaaak....
İlk gün anneanneme kahvaltıya gittik, oradan bağışladığımız kurban etinden pay almaya ve oradan da babaannemlere gittik.Halamızı ve çok sevdiğimiz kuzenimiz Furkan'ı da alarak başladık büyüklerimizi gezmeye. Önce Erdoğan amcamlara oradan Sevim halamlara gittik.Sonra babamın teyzesine oradan da babamın dayısına gittik. Her gittiğimiz yerde bizimle ilgilendiler, ellerini öptük bayramlaştık. Her ev doluydu ne güzel ,başka çocuklarla ve abilerle oynadık.

Sevim halamın kızları Tuğba ve Pınar'la gıdıklama oyunu oynarken...

O da ne !! Eteklerden pişti olmuşuz...
(Tuğba ablam modelist, bu bayram hem kendine hem de bana aynı etekten diktirmiş, bir kez daha teşekkür ederim.)

Annemin halası Aysel halamın elinden çorba içmek de ayrı bir zevk...


Biraz da ben plates yapayım... Ne de güzel zıplıyorum.


Bu oda bize verildi, biz de dağıtarak hakkını veriyoruz.

İkinci gün Aysel halamlara kahvaltıya gittik, oradan annemlerle Bulgurlu'da oturan teyzemlere geçtik. Kısa bir hastane ziyaretinden sonra babamın amcasına , oradan babamın teyzesine ve son olarak da hem akrabamız hem de arkadaşımız olan bir yakınımıza gittik.Çocuklar çok eğlendi hatta 'Şimdi nereye gidiyoruz?', '...lara da gidelim.' gibi soru ve isteklere hep maruz kaldık. Ben çok sevinsem de ev gezmelerini pek sevmeyen babamız yoruluyordu.Zaten bir kısım gezilerimizi eşim olmadan babamlarla yaptık. Yine de çocuklar ve ben çok mutluyuz bu bayram Allah'a şükür çok güzel geçiyor. Daha hiç ödev yapmadık desem yeridir.Bakalım bizi daha neler bekliyor...






7 Aralık 2008 Pazar

HAFTASONUMUZ-4

Cumartesinden başlayalım anlatmaya ama yoğunluktan pek resim çekemedim. Sabah kahvaltıdan sonra bazı ödüllendirmek istediğim öğrencilerimle daha önceki hafta kendi çocuklarımı götürdüğüm Profilo'daki çocuk tiyatrosuna götürdüm ,tabii anneleriyle geldiler. Çok beğendik ve eğlendik bizim ikinci baskı olmasına rağmen. Tiyatro çıkışı Mecidiyeköy'deki NT kitap-kırtasiye mağazasına girdik hepberaber.İnsan gördüğü her kitabı almak istiyor, hepsini okumak istiyor ama malum krizden belli sayıda alabildik hepimiz. Öğrencilerimin ve çocuklarımın kitap reyonlarında zevkle dolaşmaları ve ilgilenmeleri bile beni mutlu etmeye yetti.
Bu seti çocuklarımla beraber seçtik.1.sınıflar için özel tasarlanmış 8 dergi-kitaplık dinimi eğlenerek öğreniyorum kitap seti. Muştu yayınlarının güzel eserlerinden biri.1-8.sınıflar için özel hazırlanmış ayrı ayrı setler vardı.
Annemin yazlık evden İstanbul'a dönüşüyle benim de kanım kaynadı hemen ve tiyarodan sonra kitapçı ve oradan da Eminönü'ne geçtim, tabii Alperen'i anneme bırakarak aslında her ikisini de bırakacaktım ama Aslı hanım benimle gelmek istedi.Eminönü'nü hiç bu kadar kalabalık görmemiştim ama alacaklarımı rahatlıkla alıp keyifle döndük annemlere, aldıklarımıza baktık ,annemle hasret giderdik ve Alperen'i alıp bir süre sonra da eve döndük.Evde en sevdiğim bölümü çocuklarla beraber yaptık.Aldığımız hediyeleri paketledik ve kimlere ait olduklarını yazdık üstlerine.Artık çocukların da en sevdiği iş. Bu zamana kadar paketleri bozarlar diye onlar uyuyunca yapardım ama onlar verirdi.Hediye vermeyi de çok seviyorlar almayı da. Şimdi paketlemeyi de seviyorlar Allah'a şükür.


Pazar yani arefe günü aslında evde durup herkes gibi temizlik ve ikramları hazırlamam gerekiyor ama ben ailede en küçük evli olduğumdan yani bana gelen pek olmadığından çok rahatım bu konuda tabii.Bayramda da en küçük olmamanın cermesini ev ev gezerek biz yaşıyoruz. Her halükarda mutluyum gitsem de bana gelseler de bayram beni hep mutlu etmiştir. Çünkü çocukken de hep ailece gezer bu zevke varırdık.Şimdi aynısını çocuklarıma yaşatmaya çalışıyorum elimden geldiğince.
Sabah babaannemi mezarlığa götürdükten sonra Fatih'e mi Merter'e mi diye düşünürken Cevizlibağ'daki Yeşil kundurayı gezip döndük çünkü yağış başlamıştı ve eşimin kurtarıcı buluşu Vatan caddesindeki Historia oldu. Gezdik tabii ama en çok çocuklar eğlendi ve evimize döndük.


Taze taze buyrun...
Bu akşam oğlum bize meyve suyu sıkıp ikram etti, hiç karışmadım oğluma sadece kesip koydum önüne mandalina ve portakalları, o yumuk elleriyle hepimize hazırladı. 'Çok vitaminli' deyip deyip içti.

Her ne kadar hazırlanmama gerek yok desem de içim rahat etmez ve bayram tatlımı arafe gününden hazır ederim.Resimde gördüğünüz tatlıların her ikisi de kabak tatlısı.Ben çok severim.Pişirdikten sonra şerbetiyle ezdim, içine ceviz ve pötibör bisküvi kırıp karıştırıdım.(soldaki)

Resime göre sağ taraftaki de aynı tarifin üstüne vanilyalı puding dökülmüş modeli.Şimdi diyeceksiniz ki ne yapacaksın iki aynı tatlıyı.Tabii ki kayınvaldeme götüreceğim birini her bayram yaptığım gibi.(Biraz reklam mı koktu ne?!!..)
Tatlı işim bitince de çocuklarla beraber evi toparlayıp temizledik.Artık bayrama hazırız.Heyecanla bekliyoruz.
Allahım Kurban Bayramı bütün islam alemine hayırlara vesile olsun inşallah.
Bütün ziyaretçilemizin bayramı mübarek olsun.


30 Kasım 2008 Pazar

GÜZEL BAŞLADI KÖTÜ BİTTİ

Cuma akşamı çok sevdiğimiz halamızın çok sevdiğimiz kızları Tuğba ve Pınar bize geldiler ve kaldılar. Çocuklar o kadar heveslilerdi ki onlar gelecek diye okuldan gelince kıyafetlerini değişmediler, böyle de görsünler kendilerini diye

Akşamımız, gecemiz ve sabahımız çok neşeli ve hareketli geçti. Çocuklar öyle çok seviyor ki hem misafiri hem de kendileriyle ilgilenen böyle tatlı ablaları. Her işte onlara soruyorlar, onay alıyorlar.
Pınar ablamız işe gitmek zorundaydı. Benim de öğretmen arkadaşlarımla kahvaltı randevum vardı. Ayrıca akşama da yemeğe misafirim ama yabancı değil annemler ve babaannemler.
10:30 da çıktık evden Tuğba bizimle geldi, arkadaşlarla buluşup davetli olduğumuz eve gittik.



Otobüs durağında tanışan Aslı ve Burak, hemen kaynaştılar...


Güzel bir kahvaltı soframız vardı her ne kadar evde kahvaltı ettiysek de o güzel sofrada yeniden atıştırdık. Ama en güzeli de ud eşliğinde dinlediğimiz ve söylediğimiz şarkılardı. Güzel çocuklarım beni hiç üzmedi orada, onlara ayrılan odada verdiğim kağıtlara resim ve yazı yazarak oyalandılar, bazen gelip bizimle şarkı dinlediler ,Burak'la oynadılar. Uslu durmalarının ödülü olarak çıkışta onları Cevahir'e götürdüm, tabii onlara böyle birşey demedim her usluluğa böyle ödül bulamayabilirim.



Cevahir'deki Atlantis oyun alanında Tuğba ablamızla 2 değişik oyuncağa bindik ,her ne kadar en son bindikleri trenden pek memnun kalmasalar da havaları iyiydi.Aslı hanım zaten zor memnun olan bir kız, onun esas istediği hızlı trene kendisini almayınca çok sinirlendi ve üzüldü,uzun bir süre de onun mızmızlığı devam etti.

Cevahir'den çıktığımızda yağmur hızlanmıştı.Tuğba'dan ayrıldık ve otobüse bindik.Aklımıza hamburger yemediğimiz geldi ve evimize yakın hem de oyun alanı olan hamburgerciye gidip 1 saate yakında orada kaldıktan sonra evimize döndük. Ama ne dönüş ben hemen mutfağa çünkü sabah çıkmadan sadece çorbayı yapmıştım.Hemen pırasayı ayıklayıp düdüklüye attım ve eti pişrmeye başladım.Salata yaptım, pilavı koymadan annem geldi.Ama herşey hazırdı babam ve dedem geldiğinde, keyfimiz yerinde Allah'a şükür sohbet ede ede akşam geçiyor derken bir ağlama 'Kulağım ağrıyor...' sahibi ise Aslı. Bütün gün ısrarlarıma rağmen 'kafam terliyor' bahanesiyle şapka takmamıştı ve zaten pazartesiden beri devam eden bir öksürüğü ve burun akıntısı vardı.

Kulağı ağrıdığı için sürekli ağlayan kardeşine hayvan taklitleri yaparak , onu güldürmeye çalışan Alperen.
Gecemiz maalesef bu kulak ağrısı yüzünden kötü geçti.Gece 1:30 da hala ağlıyordu Aslı uyuyamıyordu ağrıdan tabii ki calpol,kulak damlası ve antibiyotik devreye sokuldu ama artık biz de bitmiştik hem yorgunluktan hem de uykusuzluktan en son 04:30 da yanımda yatarak yeniden uykuya daldık.
Pazar sabahı Allah'tan çok şükür iyi kalktı, biz de havada biraz güneş gördük ya yazlık eve gittik ama tamamen iş icabı alacaklarımız vardı, bir de tabii eve bakıp döndük.
Haa bu arada sattığımız arabamız yerine aldığımız arabadan çocuklar çok memnun.Arkada koltuğu olamayan Dablo'dan aldı eşim , çocuklara da bayram arkaya halı serip üzerine yatıyorlar, dönüş yolunda bütün yolu uyuyarak geldiler.
Allahım sen herşeyin hayırlısını bilirsin, bize de hayırlısını göster.







27 Kasım 2008 Perşembe

İYİ Kİ DOĞDUN HALA



Bugün Nursel halamızın doğumgünü.
Okul çıkışı babam bizi aldı ve süpriz yapmak üzere yola çıktık.
Hediyemizi aldık, pastamızı yaptık ve gittik babaannemlere.
Zaten 10 gündür gitmiyorduk iyi bir süpriz oldu. Şaşırdılar , onlar da unutmuş halamın doğumgünü olduğunu, iyi oldu.Hepberaber eğlendik.
Ama haftaiçi olduğu için tabii herkesin ödevi vardı, erken ayrıldık.

Nice yıllara halacım...

23 Kasım 2008 Pazar

HAFTASONUMUZ-3

Bu haftasonu tatilimizi öğretmen arkadaşım aslında çocukluk arkadaşım( şimdi çocuklarımız arkadaş) Berrak öğretmen yönlendirdi. Telefon edip 'Profilo 'da Pınar'ın ücretsiz tiyatrosu var beraber gidelim mi ?' deyince , durur muyum. Hemen hazırlanıp çıktık çünkü 10:45 de orada olmak gerekiyordu. Tiyatro çok profesyonel hazırlanmıştı, çocuklar zaten beğendi, biz bile beğendik hele o kostümler süperdi...


Pür dikkat, hiç sıkılmadan seyrettiler.




Sınıf arkadaşları:Alperen ve Ecem
Tiyatro çıkışı Berrak'lara gittik. Çünkü pazartesi günü Öğretmenler günü için hazırladığımız kutlama programı için yapmamız gerekenler vardı.İkimizde tören komitesinde olduğumuz için bazı süprizler hazırladık arkadaşlarımıza.



Çocuklarımız ilk defa hepsi böyle biraraya geldi ama maşallah yadırgamadan çok iyi anlaştılar.
Güzel güzel oynadılar.
Favori oyunları hırsız-polis oyunu idi. Ecem'in polis seti takımı vardı çünkü.Alperen'in de pek ilgisini çekti.

Giderken Ecem o polis setini Alperen'e hediye etti. Alperen mest tabii, iki gecedir başucundan ayırmıyor, nereye gitse yanında. Evde de Aslı ile oynamaya devam... Teşekkür ederiz Ecem...
-Büyüyünce ne olacaksın?
-Polis


Pazar sabahı dayımlar kahvaltıya geldi sağolsunlar çok memnun olduk. Dayım çocukları çok sever ama biraz sert görünüşlü olduğu için bizimkiler çekinirler.

Canım dayıcım, Aslı'yı güldürsün diye oyun hamurunu burnuna takıp kızımla oynadı.


Eğitim konusunda ender gördüğüm hassasiseyete sahip insanlardan olan yengem, Alperen'in defter ve kitaplarını kontrol edip, okuttu. Oğlum yengesinden tam not aldı. Bir de şu öğretmen çocuğu olma yükü olmasa sırtında. Canım oğlum kendi başarısı bile 'tabiii olacak ne de olsa öğretmen çocuğu.' diye etiketleniyor. Şimdibelki pek aklı ermiyor ama ben olsam çok sinir olurdum. Çünkü inanın evde öğretmen sıfatımın ö'sü yok. Çocuk evde bana o gözle bakmıyor ki , o beni anne diye tanıdı ilkten.


Dayımlardan sonra hava kuru diye çıktık dışarı biraz soğuktu ama olsun. Ne zamandır çocukları Taksim-Tünel güzergahındaki tarihi tramvaya bindirmek istiyorum.Oraya gittik, bindik çok yadırgadılar. Bütün trenlerin ve metroların dedesi bu dedim, hepsinden önce bu vardı.Çok hoşlarına gitti, 'tramvay dede' demeye başladılar.Gerçekten çok güzel bir noostalji, yolun sonuna kadar gidip Galatasaray'a kadar geri dönüp, Taksim'e yürüyerek döndük.
Çocukların karnını söz verdiğimiz gibi oyun alanı olan bir hamburgercide doyurup evimize döndük, elhamdülillah.